Eşimin işi dolayısıyla fuara katılmak için Amsterdam' a gitmesi gerekiyordu, bu sefer ben de peşine takıldım. Kabin boy bir çantaya bir kaç kıyafet tıkıp 3 günlük bir tatil yapıp döndüm.
Havanın serin olacağını araştırdığım için biliyordum, ne olur ne olmaz diye yanıma aldığım yağmurluğu da, bereyi ve atkıyı da kullandım. 2-4 mayıs arasında hava kışın ılık günleri gibiydi genel olarak ama bahar değildi kesinlikle. Orada yaşayanların da uzun palto ve kalın atkılarla gördüğümden sadece bize soğuk gelmediğini anlamış oldum.
Herkesin tatil anlayışı farklıdır. Bazıları her yeri görmek ister, bütün turistik yerleri gezer, eline bir sandviç alıp gezerek yemekten hoşlanır ama ben öyle değilim.
Tabii ki tarihini, turistik yerlerini görmeyi seviyorum ama bir de o bölgenin yaşantısını tatmayı seviyorum. Yerel halkın vakit geçirdiği yerlere gitmeyi, turistik olmayan bölgelerini, marketlerini, pazarlarını gezmeyi tercih ediyorum. Benim izlenimlerim de buna göre olacak, o yüzden tarihi yerlerin bazılarını atladım ve çok söylenilen sokak lezzetlerinin çoğunu da -benim damak tadıma uymaması sebebiyle- denemedim.
Bisiklet :
Amsterdam' a gitmeden önce bisiklet konusunu araştırmıştım, biraz çekindiğim için bisikletsiz gezme taraftarıydım ama oraya gidince vazgeçtim.
Amsterdam' a gittiğimizin ilk günü otele yerleştikten sonra benim bisikletimi kiraladık, grubumuzun geri kalanı fuara gitti. Ben, bisikletim ve Amsterdam haritam ile beraber tek başıma gezdim.
İlk başlarda alışmak biraz zor oluyor; çünkü ciddi hızlı gidiyorlar, yavaş gidene-yanlış yola girene sinirlenip bağırabiliyorlar. Motosikletler de bisikletlerin yolunu kullandığı için dikkatli olmanız gerekiyor. Ama genel olarak bir tehlikesi yok, trafik ışıklarına uyuluyor, her yerde öncelik bisikletin. İnsanlar çocuklarını, eşyalarını bisikletle taşıyor, işe-okula bisikletle gidiyor. Büyük çoğunluk tramvaya da arabaya da binmiyor.
Bisiklet hırsızlığı yaygın, bisikletlerin hepsi çok eski, park edince zincirlemeden bırakmamak gerekiyor.
Makul km lerde sorun çıkacağını zannetmiyorum, ama her gün sabahtan akşama kadar sürdüğüm için ciddi kas ağrılarıyla döndüm. Son gün artık bir metre daha sürecek gücüm kalmamıştı.
Bisiklet kiralama fiyatları ucuz değil ama toplu taşıma için de benzer bir rakam vermeniz gerekiyor, birini tercih ediyorsunuz. (tabii oteliniz çok yakınsa yürüyebilirsiniz)14-15 euro günlük kiralama fiyatı. Çoğu yer ikinci ve üçüncü gün de kiralarsanız indirim yapıyor. Benim üç günlük bisiklet kirası 22.50 euro tuttu.
Eğer yoğun toplu taşıma kullanıp hem kanal turu, hem tüm müzeleri gezme gibi bir planınız varsa o zaman I Amsterdam City Card avantajlı olabilir, buradan inceleyebilirsiniz.
Müzeler :
Amsterdam' da bir çok müze var; sadece resim-sanat da değil Heineken de var, çanta müzesi de, lale müzesi de. Hepsini gezmek tercih meselesi, ben sadece ikisine gidebildim.
Van Gogh :
Gitmeden önce araştırma dışında yaptığım tek hazırlık
Van Gogh müzesine online bilet almaktı. Kesinlikle çok yerinde bir hareket olmuş, sabah 10:00 itibariyle ucu gözükmeyen bir kuyruk vardı.
Online bilet alıp bastırıp yanımızda götürdüğümüz için o sıraya hiç girmeden barkodunu okutup içeri girdik. Ama kuyruk bununla sınırlı kalmadı, bir sıraya da içeride mont ve sırt çantalarını bırakmak için girdik. Küçük çantaları sanırım içeri sokuyorlar, ama sırt çantasını mutlaka alıyorlar.
Van Gogh müzesi çok büyük ve çok etkileyiciydi. Fotoğraf çekmek özellikle otoportrelerin olduğu alt katta yasak ama üst katlarda pek de bakan yoktu, ben cep telefonuyla bir kaç tane çekmeye çalıştım.
Çıkışta da hatıra olarak tüm eserlerinin olduğu kitap, kitap ayracı ve magnet aldım.
Rembrandt House :
Rembrandt' ın evinin müzeye dönüştürülmüş haliydi. Van Gogh' unki kadar etkileyici değildi bana göre ama o zamanlardaki yaşantıyı anlatması açısından ilginçti. 1600 lü yıllardan kalan eşyaların arasında dolaşmak hoştu. Burada en beğendiğim üst katlardaki interaktif bir sunumdu. O yıllarda yağlı boyanın nasıl hazırlandığını, resim öğrencilerinin nasıl bir eğitim aldıklarını anlattı.
Bunların dışında gezilebilecek Stredelijk Museum, Rijksmuseum (bunların ikisi de Van Gogh müzesi ile beraber Musem plein denilen müzeler bölgesinde bulunuyor) Amsterdam müzesi ve giriş sırasının çokluğu sebebiyle giremediğimiz Anne Frank Evi var.