Pazartesi, Şubat 23, 2015

DİKTİKLERİM : Sarı Manto


Bir süredir aklımda olan parlak renkli salaş kabanı sonunda dikebildim. İlk defa erkek yaka bir kaban denedim ve bu kadar zaman çekinmemin sebepsiz olduğunu farkettim. Biraz uğraştırıcı ama zor değil kesinlikle. 
Kabanın kumaşı kumasfirsati.com dandı, kalıp ise Burda Şubat 2015 sayısından. Kalıp dikerken daraltmama rağmen oldukça bol, bir beden küçük bile çalışılabilir. Özellikle kol ağzını baya daraltmama rağmen yine de sonuç oldukça bol ve rahat oldu. Mantonun boyunu 15 cm kadar uzun çalıştım. 3 metreye yakın kumaş gitti.



Dikiş benim için kısa sürmeli. İki-üç günden fazla elimde oyalanan bir parçadan daha bitmeden sıkılıyorum. Bu huyumu bildiğimden bu mantoyu fazla oyalanmadan bitirdim. Yakasından ve kapalı yırtmacından başka bir detayı olmadığı için de zorlamadı. Yırtmacı düzgün astarlayana kadar uğraştım ama, bir o kısımda takıldım. 




Fotoğraf için seçtiğimiz yer biraz orman içi olduğundan -her yerde erimesine rağmen- orada karlar hala duruyordu, spor ayakkabılarla biraz tezat oluşturdu ama olsun. Eşimin çektiği fotoğrafları bir ayrı seviyorum. 


manto-ben diktim / bluz-romwe / jean-Gap / şal-romwe
ayakkabı-Adidas Superstar / çanta-Zara

Perşembe, Şubat 19, 2015

Pembe Kış


Kışın siyahlarından, bordolarından, kahverengilerinden sıkılanlar için pembeyi biraz griyle normalleştirin. Kasvetli havayı azıcık da olsa dağıtın.




kaban-sheinside / kazak-sheinside / pantolon-Gap / bot-bershka / kalpak-annemden

Pazartesi, Şubat 16, 2015

İçim Siyah Dışım Siyah


Bugün "yeter demek için siyah giyelim" denmeseydi de hiç kimsenin rengarenk dolaşabileceğini düşünmüyordum zaten. En azından kendim için konuşabilirim.

Kendimi o kızın yerine koyuyorum, on bir yaşından beri okul yollarında tek başına otobüslerde neler yaşadığımı, çevremden duyduklarımı hatırlıyor, annesinin tembihlerini-kendince önlemlerini , hala daha trafikte, yürürken, herhangi bir yerde yaşadığım korkularımı anımsıyorum.
Umutsuz olmak istemiyorum ama ben de kızıma şimdiden "yabancı" larla "kötü insanlar" la ilgili onun anlayabileceği dilde bir şeyler anlatmaya çalışıyorum. Bu yüzden ben yanında olsam bile o "ay ne şirinmiş, adın ne senin" teyzelerinin bile suratına bakmıyor. Soğuk olsun, nemrut olsun yapacak bir şey yok, o da benim gibi büyüyecek.
Keşke "herkes çok iyi, kimse kötü düşünmez" diyebilsem kızıma ama öyle bir dünya yok. 




kazak-sheinside / pantolon-twist / bot-jessicabuurman / çanta-koton

Pazartesi, Şubat 09, 2015

İlham : Resort 2015 KOLEKSİYONLARINDAKİ Detaylar

Miu Miu Resort 2015 defilesindeki tığ işi süveterler dikkat çekiciydi. Bu kadar desenle beraber kullanımını günlük hayata uyarlamak biraz zor gözükse de tek başına veya beyaz gömlek üzerine kullanılabilir.

Vintage butiklerin 70 li yıllardan kalan parçalarına göz gezdirmekte fayda var. Veya benim gibi tığ işi bilen anneye sipariş verilebilir :)


Valentino ise aplikleri ve işlemeleriyle hayran bırakıyor. Ben özellikle kelebek aplikelere bayıldım ve siyah tül bir gece elbisesinde uygulamayı düşünüyorum kesinlikle. 


Pazartesi, Şubat 02, 2015

Rosacea GEÇMİŞİM ve ŞU ANKİ DURUM


Rosacea' yla ilgili o kadar çok mail, mesaj ve yorum alıyorum ki uzun zamandır bahsetmediğim bu konu ile ilgili yaklaşık beş senede yaşadıklarımı ve öğrendiklerimi toparlayan bir yazı yazmak istedim. 
 Başlamadan şu uyarıyı yapmak istedim : rosacea' nın birçok çeşidi var ve benimkisi başlama tarihi itibariyle biraz farklı. Bana iyi gelenler size iyi gelmeyebilir. Mutlaka doktorunuzun tavsiyelerini dinleyin.

Başlangıç :
Benim rosacea' nın başlangıcı ilk olarak hamileliğimin 8. haftasına denk geliyor. Birden çıkan sivilce benzeri şeyler ve hafif kızarıkla başladı. İlk gittiğim doktor tanısını akne rosacea şeklinde koydu. Sonra bir sürü doktor değiştirsem de tanıları hep aynı kaldı.

Atak dönemi :
Hamileliğim süresince sadece dışarıdan sürülen birkaç kremle idare ettim, hiçbiri tam anlamıyla çare olmadı. Gerçi doğuma kadar çok çok kötü durumda değildi. 
Doğumdan sonra emzirme dönemiyle beraber yavaş yavaş gerçekten kötü bir hal almaya başladı. Kızım bir yaşını geçtikten sonra cildim alev alev yanan bir ateş topuna döndü. Önce kaşıntıyla başlayıp sonra tüm yanaklarımı kaplayan büyük ve acılı sivilce benzeri şeyler çıkmaya başladı. Bu sefer de emzirdiğim için ilaç alamadım ve bu şekilde birkaç ay daha geçti. O dönem dışarı bile çıkmak istemiyordum, devamlı yüzümde yanma hissi ve yastığa değdiğinde bile acıyan yanaklarım sebebiyle sanırım bunalımdaydım. Emziriyordum ama sütümün de azaldığını hissediyordum.
Artık son gittiğim doktor cildin bu kadar uzun zaman atak döneminde kalmasının kalıcı hasarlar bırakabileceğini söylemesi sebebiyle önce yavaş yavaş emzirmeyi bıraktım (zaten o dönemki psikolojimden oldukça azaldığı için zor olmadı), sonra da ilk olarak antibakteriyel bir ilaç, o işe yaramayınca antibiyotik tedavisine başladım. 
Antibiyotik iyi geldi ama sonrasında altışar ay arayla iki kere daha atak yaşadım ve yine ikişer kutu antibiyotik içtim. (Bu kadar antibiyotiğin uzun vadeli vücuda verdiği zararları da ileride göreceğim sanırım)

Kontrol dönemi :
Gittiğim doktorlarda hep aynı antibiyotik tedavisi karşıma çıktığından artık bunalmıştım. Hangi doktora gitsem benim durumum için tek tedavinin bu olduğunu söylüyorlardı. (Eğer kılcal damarlar cilde yakın olsaymış lazer de uygulanabilirmiş, ama bende durum öyle değildi) 
Sonra yakın bir eczacı tanıdığımız uzun zamandır ilaç hazırlamamasına rağmen benim durumumu görünce dayanamadı ve bana bir ilaç hazırladı. (Bildiğim kadarıyla akne tedavisinde kullanılan bir ilaç) Sadece geceleri sivilcemsi şeylerin üzerine sürüp yattım ve sabah kalktığımda da yine akne tedavisinde kullanılan tonikle o bölgeyi silerek temizledim. Yavaş yavaş iyi gelmeye başladı bu tedavi. Ama bir anda geçirmedi. 
Arada çıkan sivilceleri bu şekilde kontrol altına aldım. Yine çok stres altındaysam, çok yorulduysam (mesela geçen sene çalışırken aşırı yoğun olduğum dönemde) yine küçük çaplı bir atak dönemi yaşadım. Bu sefer yanaklarımda değil burnumun üzerinde çıktılar. Bir süre sonra da sinüzitle uğraşmaya başladım. Sinüzit ve burun üzerindeki rosacea' nın beraberliği pek de tesadüf olmadı bence. Bu durumla beraber içten gelen durumların rosacea yı tetiklediğini de düşünmeye başladım. 

Şu an : 
Hala burnumun üzerinde ve çenemde zaman zaman acıyan sivilcemsi şeyler çıkıyor ama kullandığım ürünlerle kontrol altına alabildiğimi düşünüyorum. Kızarıklık aşırı durumda değil. Zaten hep cildimin özelliği olan "kırmızı yanak" halim devam ediyor ama yüzümün diğer bölgelerinde sorun pek yok. Kuruluğa henüz bir çare bulamadım. Kiehl' s ın serumunu gece yatmadan önce kullanıyorum, gündüz nemlendirebilmek için (içinde üre olduğu için cilt doktorlarının pek sevmemesine rağmen) excipial lipo ya ihtiyaç duyabiliyorum.

Öneriler : 
Bu öneriler beş senede benim araştırdıklarımı, öğrendiklerimi ve sağolsun beni okuyan insanların üşenmeden sayfalarca maillerinde yazdıklarını çok kısa olarak içermekte. 

- Benim arada sırada aldığım biotin takviyesi mantıklı bir öneri bence. Hem saç, hem cilt hem de tırnaklar için çok faydalı. Özellikle doğum kontrol hapı kullananların cilt lekelenmelerini engellemek için almaları iyi olurmuş, bu bir eczacının önerisiydi. 
- Cilt hastalıklarında ilk akla gelen organ çoğu zaman karaciğer oluyor. Karaciğer enzimlerine bir baktırmak iyi olabilir.
- Aynı şekilde midedeki helicobakter pylori de rosacea ya sebep olabiliyormuş. Bu daha çok takip ettiğim yabancı rosacea forumlarında bahsedilen bir bilgi bu.
- Beslenme de rosacea sebeplerinden biri olarak gösteriliyor. Bende bir sebep olarak karşıma çıkmasa da çoğunlukla baharatlı, acılı ve sıcak yemeklerin sebep olabileceği söyleniyor.
- Vücuttaki yararlı bakterileri arttırmak da bir öneri olabilir. Bunun için probiotik alımı gerekli. 
- Ve son olarak laktoz intoleransı. Yani inek sütü içeren tün besinlere karşı vücudun tepki vermesi, bu da sebeplerden biriymiş. İnek sütü ve süt ürünlerini tamamen diyetinden çıkardıktan sonra rosacea yı atlattığını söyleyen bir mail vardı. Ben de oldukça azalttım diyebilirim bu mailden sonra. 

Başta yazdığım gibi bu yazdıklarımın bazıları iyi gelebilir, bazıları iyi gelmeyebilir. Tamamen benim tecrübelerimi içeriyor. Eğer böyle bir rahatsızlığınız varsa tedavinizi aksatmayın. Önerilerimi deneyebilirsiniz. 
Ama en önemlisi bu hastalığını büyük kısmının psikolojik olduğunu unutmayın. Biliyorum bir süre sonra kısır döngüye giriyor : durum kötüleştikçe psikoloji bozuluyor, psikoloji bozuldukça da bu sefer daha daha kötüleşiyor. 
Doktorların "kronik hastalık bu, geçmez"  sözüne çok da bakmayın, azaltılabileceğine inanın.  
Evet yüzünüze, her gün aynada gördüğünüze bu duruma bakmak kötü ama tek hastalığınız buysa şükredin, gerçekten çaresiz hastalıklarla boğuşan bir sürü insan var.

EKLEME (17.02.2017) 

Son güncel yazı için buraya bakabilirsiniz. 

Salopet


Bu fotoğraflar oldukça eski. Mavi gölgeleri arttırmadan önce, birkaç yıkama sonrası kendileri yeşile dönmüşken :) Böyle renkli saç güzel ama devamlı bakmak gerekiyor. Saçlarınızı seyrek yıkıyorsanız iki-üç hafta dayanır ama kısa saçta mecburen her gün yıkanıyorsa neredeyse on günde renk akabiliyor. Gerçi son yaptığım bu renge dönüşmedi, ilk acemilik diyelim.