Eylül ayında ayarladığımız bir program olan İtalya gezisi bu haftaydı. 12 sene önce Viyana-Bolonya-Floransa-Venedik gezisi yapmıştım ama bu sefer çok daha detaylı gezme imkanı buldum.
Çarşamba sabahı Bergamo/Milano' ya giderek yolculuğumuz başladı. İki buçuk saat süren uçak yolculuğundan sonra Bergamo' ya inince neredeyse bir saat bekleyeceğimiz pasaport kuyruğuyla karşılaştık. Biraz moralimiz bozulsa da yaptığımız tüm planlar tıkır tıkır işlediği için tatilin geri kalanında hiçbir problem yaşamadık.
Gitmeden önce havaalanından kiralayacağımız aracı da ayarlamıştık, arabaya yerleşip ilk durağımız olan Mestre' deki otelin adresini navigasyona girip yola başladık.
Otobandan (autostrada) ilerlerken yol kenarında sadece sanayi binaları ve fabrikalar vardı. Yerleşim yerlerinin yakınlarında ses kesici yüksek bariyerler bulunuyordu. Sıklıkla autogrill adıyla market ve yemek yemek için mola verebileceğiniz yerler vardı, bir tanesinde bir şeyler atıştırıp yola devam ettik.
Otelleri de internetten ufak çaplı bir araştırma yaparak ayarlamıştık ( eşim sağolsun ) Bu araştırmalarla Venedik' in içinde kalmayıp yakınında bir yerde kalmaya karar verdik. Venedik' te insanların bavullarını merdivenlerden çıkarmaya çalışması, dünyanın yolunu bavulla yürümesi daha önce geldiğimde de gördüğüm bir şeydi, o yüzden Venedik' in yakınlarındaki Mestre' de
Otel Michelangelo' da konaklamak için çok iyi bir seçim oldu.
tshirt-sheinside / şal-bershka / jean-koton / ayakkabı-new balance
Mestre' ye geldiğimizde arabanın camlarını açmamızla içeriye mis gibi ıhlamur kokusu doldu, ana caddede kocaman ıhlamur ağaçları vardı . Otele yerleşip hemen Venedik' e gitmek üzere çıktık. Resepsiyonist bize tane tane İngilizcesiyle nasıl gideceğimizi, hangi otobüsü kullanacağımızı tarif etti, bir saate yağmur yağacağını söyleyip elimize kocaman şemsiyeleri tutuşturdu. Durağa yürüyüp, otobüse bindik. Otobüstekiler şaşılacak derecede şık ve bakımlılardı.
Kısa bir yolculuktan sonra Venedik' e vardık. Kanallar, ara sokaklar, binalar her şey müthişti. Bir de yağmur yağmasaydı çok daha iyi olacaktı ama neyse Venedik' in romantikliği yağmurla ikiye katlandı :)
İlk gün yanımızda harita olmadığı için biraz zor da olsa sadece okları takip ederek San Marco meydanına indik. Ben geldiğimde meydandaki birçok yerin restorasyonu devam ediyordu, bu sefer neredeyse hepsini bitmiş buldum, tabii ki muazzamdı.
Hem hava karardığı için hem de yağmur yağdığı için daha fazla gezemeyip geri döndük, yine ara sokakların birinde maalesef adını hatırlayamadığım muhteşem bir yerde yemek yedik. Pizzası muhteşemdi.