Nil' in 6 ayı doluyor bugün, artık yarım yaşında. İlk 6 ay anne sütünün önemini artık herkes biliyor herhalde, ben de bununla ilgili deneyimlerimi paylaşmak istedim.
1 yaşına kadar da anne sütü önemini sürdürüyor, ben de elimden geldiğince vermeye devam edeceğim. Tabii bir de Nil istediği sürece..
- Hamilelik sürecinde sütüm olup olmayacağını çok merak ediyordum. Annem ne bana ne de kardeşime hiç veremediği için saçma bir düşünceyle bunun bende de olabileceğini takmıştım kafama. (Normal doğum korkuma bir neden yine annemin yapamamış olması, ben de kardeşim de 10ar gün geç doğmuşuz. Artık hayati tehlike başlamışken sezaryene almışlar annemi. Nedense bu konuların genetik olabileceği düşüncesindeyim.) Doğumdan önce herşeye hazırlıklıydım, mama vermeye de gayet sıcak bakıyordum.
- Hastanede ilk emzirme tabii ki başarısızdı. Ben emzirmeyi bilmiyordum Nil isedevamlı uyuyordu. Bir de her yerinizi mıncıklayan bir sürü insan. Tamam size yardım etmeye çalışıyorlar ama doğumdan çıkmışken tepenizde bu kadar insanla emzirebilmek hiç mümkün değil. Ben uysal yapıda olduğum için sinirimi bozmadım ama herkese söylüyorum daralırsanız yalnız kalmak istediğinizi söyleyin. Belki yanınıza sadece annenizi veya bir arkadaşınızı alabilirsiniz.
- Doğumdan sonra ilk üç-dört gün süt tam olarak gelmedi. Tabii ki sezaryenin etkisi bu, sancı çekmeyince süt üretiminin uyarılması gecikiyor.
Kendimi hazırlamış olduğum için gayet rahattım. Yalnız daha büyük bir sorun vardı Nil doğuştan "tok" tu. Emzirmek için ayağını mıncıklamamız gerekiyordu. Bu hali hala sürüyor aslında, acıkmamışsa emzirmeye çalışırsam kıyameti koparıyor.
- Bu arada ilk zamanlar her emzirmeden sonra lansinoh kullandım. Hiç çatlak olmadan kurtardım o tehlikeli dönemleri.
- Sütüm çoğalana kadar önce emzirip sonra mama verdim. Sonra yavaş yavaş doymaya ve nihayet mamayı hiç almamaya başladı. Bu süreç bir hafta kadar sürdü. Mama vermeyi bırakınca süt vermenin değerini anlamaya başladım. Hafif bir sahiplenme başladı bende.
- Birkaç hafta boyunca her gece inanılmaz bir titreme nöbetiyle uyandım. Kan ter içinde kalkıp inanılmaz üşüdüğüm için üzerime iki battaniye örtüp tekrar yatıyordum. Bir süre sonra geçiyordu. Sonradan öğrendim ki buna da "süt ateşi" deniyormuş, süt toplanırken bu şekilde titremeler olabilirmiş.
- 40 günün dolmasına birkaç gün kala
bu yazımda anlatmıştım, mastit oldum. İnanılmaz ağrılar çektim, tıkanıklık da olduğu için hakikaten operasyonun ucundan döndüm. Çünkü Nil hala tam performansla ememiyordu. Sonra akıllanıp düzenli olarak emzirdikten sonra boşaltmak için sağmaya başladım. Çıkan süt miktarına bakıp şımardım o zamanlarda.
- Bu şekilde üç aya yakın zaman geçtikten sonra tam da sütüm maksimum seviyedeyken hormonlarla ilgili bir problem yaşadım ve östrojen içerikli bir hormon ilacı kullanmak zorunda kaldım. Önce beş günlük iki doz, bir süre sonra da 21 günlük tek doz ilaç kullandım. Bu ilaç kullanımı sütümü neredeyse yarı yarıya azalttı. O zamanlarda 150-160 ml çıkarken 80-90 ml ancak çıkmaya başladı, o da en dolu olduğu zamanlarda. Yaşadığım süt şımarıklığının üzerine bu çok kötü bir darbe oldu bana. Resmen depresyona girdim. Neyse ki buzluğa attığım sütler beni bir süre idare etmeye yetti.
Bu dönemde çocuk doktorumuz çok sakin davrandı, kendisi de anne sütüne çok önem verse de geçici bir süreç olduğu için gece öğününü mama vermemi önerdi. Bu şekilde yaklaşık 10 gün günde bir öğün mama vererek o süreci atlattık. O 10 gün bana asır gibi geldi, dediğim gibi süt şımarıklığı bu. İlaçlar bittikten sonra sütüm yavaş yavaş yerine geldi.
- Zaman zaman yine sütüm azaldı, sonra arttı. Bana tavsiye edilen birçok şeyi denedim. Açıkçası hiçbiri bende öyle süper etkiler yapmadı. Benim ilacım dinlenmek, mutlu olmak ve su içmek. Bunları yapabildiğim zaman herşey yoluna giriyor.
- 4 aylıkken Nil çok da sevmediği emziği tamamen bıraktı, 5 aylıkken de biberondan içmeyi.- Geçen gün gittiğimiz 6. ay doktor kontrolünde bundan sonra Nil' in herşeyi yiyebileceğini söyledi doktorumuz. Evde sadece zeytinyağı ve çok az tereyağı kullandığım için de sorun yokmuş. Tabii ki yasaklar var; patlıcan, domates, kivi, çilek, yumurta akı ve bal. Bahsediyorum doktorumuz diğer doktorlara göre biraz aykırı, biraz eski usül ve kesinlikle rahat. Çocuğu aileye eziyet etmiyor ama çocuğun isteklerini her zaman ön planda tutuyor. Benim de hiç istemediğim öyle "çok hijyenik olsun, organik besleyeyim" taraftarı değil. Büyüyünce nasılsa yiyeceği şeylerden şimdi sakınmanın bir anlamı olmadığını düşünüyor. Bundan sonra herşeyden azar azar tatması için verecekmişim.
Kesinlikle "bebeğe ayrı yemek yapmayacaksın" dedi. Sütüm hala yeterli durumda olduğu için (büyümesinden, kilo almasından anlıyor) öyle lapa mamalara gerek yok, emzirmeye devam. Öğün eklenmedi, önce emzirip sonra sofrada ona da yemeklerden verme şeklinde olacak.
Bu arada doktor biberonu kendi isteğiyle bırakmasına çok sevindi. Geçen gün mailde de bir okuyucumla konuştuk, emzik ve biberon anne sütünü emme performansını azaltabiliyormuş. Doktorum da anne sütünü desteklediği için biberonu bırakması hoşuna gitti. Onun yerine suyu da alıştırma bardağı, kaşık neyle olursa verebileceğimi söyledi.
Bu yazdıklarım herkesin yapısına uymak zorunda değil, doktorumuzla kafalarımız çok uyuşuyor o yüzden bana mantıklı geliyor. Bebek bakımında bence insanların içinden nasıl geliyorsa, doktorları nasıl öneriyorsa (tabii onlara uyuyorsa) o şekide olmalı. Tek bir doğru olduğuna inanmıyorum.