Bu konuyla ilgili çok soru gelince, yorumlara cevap yerine bir yazıda cevap vereyim dedim.
Dikiş hikayemde ilk olarak annemi anlatmam gerek. Annem kendi gelinliğini halasıyla beraber dikmiş bir kişi. Benim çocukluğum boyunca her doğumgünüm ve her yılbaşında yeni bir elbisem oldu. Bunları ya annem örmüştü ya da dikmişti. Benim dikiş hikayem ise tahmin edeceğiniz gibi Barbie bebekle oynama dönemime kadar gidiyor. Bu dönemde annemin arta kalan kumaşlarından bebeklere çeşitli kreasyonlar yapardım, genelde abiyeler :)) Annem bana sadece elde dikiş dikmeyi öğretmişri, onun dikiş makinesine dokunmam yasaktı çocukken. Büyüyünce de ben "yapamam" diye hiç ellemedim.
Lise dönemlerimde dikişle ilgili birşeyler yapmaya başladım, tabi elle. Ufak çantalar, kıyafetleri bozup başka şeylere dönüştürmeler, eklemeler. Bu üniversitede de devam etti. Bu sefer istediğim kıyafetleri anneme diktiriyordum. Burda dergilerinden model bulup değiştiriyordum. Bu sırada kalıpları öğrendim biraz, değiştirmeyi küçültmeyi büyütmeyi. Sonra çalışmaya başladım, işten eve geldiğimde yapacak birşeyler ararken dikiş diksem diye düşündüm. Yine annemin makinesine dokunamadım ama.
Sonra bu yazımda bahsettiğim makinemi aldım. Eve getirdiğim gün annemi oturttum yanıma makineyi çözdüm. Bundan sonraki bir-iki hafta sadece düzgün dikiş dikmeye çalıştım. Hatta çok zor geldi, "yapamayacağım herhalde" dedim. Sonra sonra birşeyler diktim. Kimileri güzel oldu, bazılarını çöpe attım. Şu an orta seviyedeyim herhalde: etek, elbise çok rahat dikiyorum. Pantolon veya manto gibi şeyleri henüz denemedim.
Diyeceğim şu ki, ben şanslıydım çünkü küçüklükten beri dikişle, kumaşla haşır neşirdim. Ama ilk başta ben de zorlandım. Sonra tekniğini öğrendikçe daha iyiye gitti.